2 Nisan 2008 Çarşamba

KAHVE VE DUYGUSAL BAĞLAR




Kahveye olan tutkumu yakınlarım bilir. Bazen ufak çaplı kalp krizleri geçirmişimdir sadece tek bi fincan daha içeyim diye zorladığımdan. Fotoğraflar hiç bir müdahele olmaksızın ortaya çıkan an fotolarıdır. Sanırım kahveye olan aşkın tek taraflı değil ;)

ZİKİRMATİK



Efendiiiiim, her zaman ki gibi yorum yapmıyorum. Saygılarımla.

Yer: Ankara, Sıhhıye pazarı

25 Şubat 2008 Pazartesi

KOCAMANLARA MASAL


Gitmek istiyorum kendimi bırakıp uzak bir yere ama biliyorum ki kaç kez gittiysem bavula ilk koyduğum kendim oldu. Hiç birine emanet edip çıkamadım sokağa, kısa bir tatilde komşuya bırakamadım anahtarı, günde bir kez baksın, ihtiyacı neyse versin diye. Nereye gittiysem geldi, bir adım öteye bile bırakamadım kendimi.
Bu sefer bırakmak istiyorum onu, kaçıp gitmek. Uzasa da yollar uzasa, en son durduğum yer kendimden kilometrelerce uzak olsa. Bitse beni terk edince tüm derdim. Arada aklıma gelsem ama üzülmesem, sadece içim acısa paylaştıklarımızın anısıyla. Elim telefona gitse aramak istesem aramamanın doğruluğuyla kendimden tekrar vazgeçsem. Vazgeçsem kendimden…bilsem onunda geçtiğini benden.
Çok düşündüm karar verdim yapıyorum. Elime aldım bir çanta, şimdi sıra bırakıp onu yeni hayatıma hazırlanmakta. Ne kadar az şey alırsam yanıma iyidir dedim kendi kendime, hem hızlı giderim hafif yükle, hem de hatırlatmasın onu bana hiçbir nesne… Siyah bir pantolon almışım yanıma, siyah bir de kazak, hızımın rüzgarından üşümesin boynum diye bir de mor fular… Elimde gri bir çanta içinde sadece hayatım, kaldırmak istedim acıdı canım… Dedim olmayacak böyle ağır oldu çantam bırakayım bir kısmını, açtım deşeledim içini dışını, ne bir parça eksiltebildim içinden nede hediye edebildim kaçacağım memleketin sokak insanlarına yoğumu varımı… Baktım her şey bana ait, her şey benle, oturdum çantamın başında daldım bir garip rüyaya… Rüyamda bir deniz aşırı ülkedeyim, mavi renk mavi , yeşil renk yeşil… burnunda toprak kokusu nerdeyse acıtacak ciğerlerimi… Etrafa bakıyorum kimse yok… sesleniyorum “kimse yok mu?” sesim dönüyor geri geliyor bana, yankısı çınlıyor yalnızlığımın, kırılıyor ruhum, yürüyorum öte yana… Çok yürüyorum, dilim damağım kuruyor, çöküveriyorum dizlerimin üstüne sesleniyorum son kez can havliyle “kimse yok mu?” bari kendim olsaydı burada diyorum, işte o zaman kimseye ihtiyacım kalmazdı. Bir an bakınıyorum etrafa elimi atıyorum telefona arıyorum kendimi… Hemen açıveriyor telefonumu telaşlı bir sesle “nerdesin?” diyor. Ağlıyorum hüngür hüngür anlatamıyorum nerde olduğumu bile… diyorum çok güzel bir yerdeyim, etraf yeşil, deniz ve gökyüzü mavi, hava mis gibi. Ne ağlıyorsun o zaman diyor, kimse yok diyorum. Sen varsın ya diyor, ben bıraktım kendimi orda bende yokum diyorum. Ağlama hiç terk etmeseydin beni diyor. Çok üzüldüm buralarda merak ettim seni diyor, susuyorum… sonra bir ses.. telefonum çalıyor! Bakıyorum telefon elimde, zaten konuşuyorum kendimle. Durmuyor çalıyor… uyanıyorum. Yakın bir dostum arayan açıyorum sersemim, gel bir kahve yapayım diyor. Kalkıyorum elimi yüzümü yıkayıp çantamı boşaltıp çıkıyorum evden. Kendimi de alıyorum yanıma. Ellerim cebimde, yüzümde bir gülümseme yolda yürürken arada bakıyorum yanıma kendimi gördükçe seviniyorum. Sıcacık bir kahveye giderken içimden tekrarlıyorum, “özür dilerim”.


*Fotoğrafçı: Zeynep Beler, Fotoğraf modeli: Kufax

7 Şubat 2008 Perşembe

VAR OLMAYI SEÇTİM! YOK OLMAKTAN GEÇTİM! DÜŞÜNDÜM VALLAHİ ÇOK ÜŞENDİM!

Yok olmak üzerine düşündünüz mü hiç? İnsan çok daralınca hemen yok olmak isteyiverir. Oysa yok olmak sanıldığı kadar kolay mıdır? Var olmaya tercih edilecek kadar kolay bir yok olma yöntemi bilmiyorum!

Yok olmak var olmaktan daha zordur. Yok olmak daha kolay olsa şu an da var olmazdık, herkes daha kolay olanı yapardı! Yok olmak için bir şeyler yapmanız gerekir. Misal kendinizi öldürmeniz ama var olmak için bir şey yapmanıza gerek yok! Bu yazdıklarımı okuyabiliyorsanız zaten varsınız demektir. "Zaten" olan bir şey için çok çaba harcamanıza gerek yoktur. Neymiş? Varlığınızdan şikayet etmeyeceksiniz çünkü yok olmanız çoook daha zor! Kim şimdi yok olacak. Şahsen ben üşenirim! Hem yok olmaya ayak uydurmakta zordur! Mesela ben alıştım 24 yıldır var olmaya... Bir anda yok olsam.. Hmm bilemiyorum yani alışabilir miyim ki? Yadırgarım herhalde bir süre! Ondan varlığınızın yokluğunuza olan gollerinin farkına varmanız en hayırlısı! Var olmak kolaydır! Nasıl denerseniz deneyin yok olmaktan daha basit olacaktır sizin için. Durun öylece bakın varsınız… Daha basiti var mı? Kafayı yemiş gibi mi duruyorum oradan? Biraz başım ağrıyor sadece. Ben bir kahve içeyim şimdi sizde lütfen benim her dediğimi çok ciddiye almayın fakat üzerine biraz düşünün… ;)

İyi akşamlar efendim….

29 Ocak 2008 Salı

KUFAX VE ÇOCUK SEVGİSİ!

Çocukları sevmiyorum sanırım. Bebekleri severim. Nihayetinde 4 yaşından sonrası çocuktur. Çocuk dediğinin genel karakteristik yapısı inatçı ve meraklı olduğundan tahammülü zordur zaten. Hele kız çocukları iğrenç oluyo 4 den sonra. Kadın gibi davranmaya çalışıyolar ya beni sinir basıyo. Erkek çocuklar adam gibi davranımaya çalışınca komik ve sevimlidir genelde. Beklide kadın denilen kavram sinir bozucudur tam olarak ayırt edemiyorum.

Bu akşam isim vermeyeceğim bir kız çocuk geldi misafir olarak (isim vermiyorum çünkü okuma yazma öğrendiğinde okursa başıma iş açabilecek çirkeflikte). İğrenç kırmızı çizmeleri var. 5 yaşında bi deli. Altında pamuklu kilotlu çorap, beyaz renk. Saçlar kısa. Kulakta altın küpeler. Yani bildiğiniz rüküş kız çocuğu (Bakınız bu yaşta bi erkek çocuğu iğrenç giyinmişse annesi hakkında zevksiz kanısına varılabilir ama kız çocuğu için asla! Çünkü onlar annelerini ne giydirmek istediği ile asla ilgilenmezler! Kendileri giyinirler, nasıl daha iyi göründüklerine kendileri karar verirler!). Yapma kelimesi henüz lugatına girmemiş bu yaratığın. Uzun sürede girermiş gibi durmuyo! Şimdi size yaşadığımız diyolagdan bir kesit:

-yapma canım kırılır
-yapcam
-ama kırılır öyle yaparsan
-kırılmaz
-oyuncaklarla oynasan…
-sana ne
-e evlat elindeki benim cep telefonum
-hayır benim (bu esnada sert hareketlerle yere vuruyo telefonu)
-tamam senin hadi ver şimdi
-vermem benim
-versene be
-aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa (bir tür çığlık)
-ver şunu dedim(bacak hizamdan bir yumruk yiyorum)
-…..(cevap yok vurmaya devam ediyo)
-laaannn…. Ver diyom sana! manyak mısın be…
- çaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat(telefon 5 parça: arka kapak, pil, ön kapak, tuş takımı ve telefonun kasası)
-layynnnn… bak var ya senin azına…
(aile büyükleri müdahele ediyo)

Efendim gel gelelim maddi zarardan çok manevi zarara uğratıyo beni. Hırslanıyorum, uçuk falan çıkacak bi yerimde! Hayır dövemiyorum annesi ve babası var. Olmasa acımam. Aslında ayıp olur diye korkmuyorum da babası güçlü bi adam ben bunu döversem babası bana dalar mı diye endişeleniyorum. Adam az daha ufak tefek olsa harcarım kızını! Mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum kızdan ama geliyo nerdeysem. Manyak bildiğin! Elma istiyorum diyo . Dolapta elma dolu ama elma yok diyorum açıyo dolabı bi ayva çıkarıyo getiriyo bana “soy bunu!” (emir var rica değil). Soyuyorum içimden neler geçiyo? Soyup doğradığım ayvadan bir parçayı ani bi hareketle burnuna soksam? Bir gülümseme beliriyo yüzümde… annem mutlu diyo bak ne iyi anlaştılar ablasıyla! Halbuki cani planlarımın ışıltısı yüzümdeki! Saat 23.30 “ee miniğin uykusu gelmedi?” mi diyorum, “ay o geç kalkıyo sabahları daha uyumaz” diyolar! Say say saat geçti, gittiler. Üstümde bi sinir var, dövemedim ya! Sevmiyorum çocukları diye mır mır geziyorum evin içinde… Sevmiyorum zorlamı? Kendim yaparsam severim belki. Sevmezsem de artık 5 ile 10 yaş arası bi yuvaya veririm! Hehueheuehe.. Hadi ben yatayım çok gerildim!. Bakın düzgün yavrulayın. Çok çocuk kötü bişi. İyi geceler dilerim. Tabi manyak bir kız çocuğuna sahip değilseniz!

7 Ocak 2008 Pazartesi

Serbest DÜŞüş

- İstifa etmek istiyorum, sırf küfredip tükürmek için! Önceki iş yerimde bunu yapamadım! Yani istifa ettim ama küfredip tüküremedim! Ama eğer bi gün bi yerden istifa edecek olursam küfredip tükürcem!
- Kafayı yedikçe güzelleşiyo hayat!
- Bana sakın kendinize yaptığınız muameleyi yapmayın! Henüz o kadar tanışık değiliz!
- Oooo ooo oo mastika mastika ooo ooo oo sigarası marlbora, alayım kızımada bir kutu boya boyasın kendini boydan boya……Oooo ooo oo mastika mastika oo oo oooooo sigarası marlbora!
- Çakma feyk buk yapıcam. Herkes üye olacak. Annesini arayan annesini, babasını arayan babasını, belasını arayan belasını bulacak!
- Gül reçeli olsada yesek! Hışır hışır yaprakları ağzıma gelse... Dikeni gelse, ağzıma dalı gelse.. Öle bişeyler gelse...
- Geçen bi arkadaşım "sakız var mı?" dedi, bende "yok napcan?" dedim. "Çiğniceeem" dedi bende "niye ki?" dedim, kızdı, döndü gitti. Ben sakızdan hiç haz etmem. Sonuçta çiğnemek yutma eyleminin ön hazırlığıdır! Yutmıcaksam niye çiğneyim?? Anlamsız!
- Dönüş yollarının en güzel yanı, giderek dönebilme ihtimalinin artmasıdır...
- Aylarca 3'lü priz istedim! 1 kişi bile almadı! Bari yılbaşı hediyesi olarak 3'lü priz alın dedim! Yok yine alan olmadı! Wisky alan oldu, 3'lü priz alan olmadı... Msn iletime yazdım...Herkes "tamam ben alcam" dedi... Yine alan olmadı... 3'lü prize ihtiyacım var sayın okur.. Lütfen...
- Bu dünya delirtti beni, ilk geldiğimde daha mantıklıydım!
- Bugünü sadece diğer günlere ulaşmak için kullandım! Aramda bi duygusal bi ilişki yok bugünle! Benim için bi basamaktı!!!



Not: devam edecek...

30 Aralık 2007 Pazar

YENİ YIL yeni yıl yeni yıl herkese kutlu olsun!!!!!!!!

Yeni yıl kutlama adetim yoktur. Hoş.. benim herhangi bir şey kutlama adetim yoktur. Aksine insanların o sapkın hallerini (kafalarında şapka, ağızlarında düdük vs) görmemek için 12 olmadan yatarım ben. Bir de yeni yıla nasıl girersen öyle geçer derler ya… uyuyarak girmeye çalışırım ki bütün yıl yatayım! Oh mis gibi sıcacık!

Tabi ki bu bir bakış açısı. Burada size kutlamamanın doğru olduğunu savunmayacağım. Ama mantıksızlığından bahsetmeme izin verin lütfen!
Düşünelim… 875749089650344823236456738 tane ay olamayacağına göre, bir yerden sonra mevcut aylar tekrar etmeli ve biz bu tekrarı kaçıncı kez yaşadığımızı bilmek için bu 12 şerli ay gruplarını numaralandırmalıyız! Hikaye bu! Bitti. Her şey net. 12 ay bitti baştan başlıyoruz saymaya. İyi de niye kutlayım ben bunu? Faydası ne? Hayır uyanıyorum hayat yine benim hayatım, aynı değişen yok! Hani 1 Ocak da uyansam bir baksam Holywood’dayım… ok! Anlarım yani, hatta bir sonra ki yıl başı kutlamalarında kına bile kullanabilirim! Ama yok yani.. değişen yok. Bu nedenlerden yeni yıl kutlamaları dahil bir çok kutlamaya karşıyım. Buna doğum günleri de dahil. Bırakın yahu! Doğalı kaç yıl olmuş, artık yapacak bir şey yok! Ha beni çok seviyorsanız ve bunun mutluluğunu yaşamak istiyorsanız annemi kutlayınız! Emin olun doğumumda benim bir çabam yok! Hatta fikrim bile yoktu! Bilsem tercih etmezdim. Bu anlamda özel günmüş vs.miş rahat bırakın, bünyemi zorlamayınız. Yarın evdeyim sevgili okur. Bildiğiniz gibi işten çıkacağım eve geleceğim yemek yiyip kahvemi içeceğim. Size iyi bıcırdamalar sevgili okurcuğum! Ama çok ses etmeyin gece uykumu iyi alamazsan yeni yılı sinirli geçirebilirim…

Yeni yılınız göbek atmakla geçsin, öpüyorum sizi…